185

 

                Her neyse, sanırım bu kadar boş konuşmanın ardından hayatımın tıpkı Batman’in süper kahraman görülmesi gibi saçma olduğunu ancak yine de kalite niteliklerinden bağımsız bir şekilde gerçek olduğunu fark etmiş olabilirsiniz. Muhtemelen Batman’in olmayan süper kahramanlığı bile benim hayatımdan daha nitelikliydi, her neyse. Sonsuza kadar size konuşacağıma inandıysanız, yanıldığınızı öğrenme vakti, “TAKSİ!!”. Evet, bugün devasa bir çılgınlık yaparak dışarı çıktım. Henüz nereye gittiğimi pek bilmememin sebebi nereye veya kime gideceğime karar vermemiş olmam. Açıkçası hiç belli olmaz, taksiyle yeterince uzaklaştıktan sonra inip geri dönüş yolunu yürümeye kalkmam, alışılmadık bir şey değil. Burası küçük bir şehir olduğu için bazı taksiciler beni bu hareketimle tanıdılar bile. Kimisi görünce almıyor, kimisi de ineceğimi söylediğimde, “hep aynı mesafeyi yürüyemezsin, bugün de biraz daha uzakta in.” Diye karşılık veriyorlar. Bu küçük şehir insanları her seferinde alt çenemin düşmesine sebep oluyorlar.

                Bugün şu saçma sapan yasak gelmeyecekken hazır, dışarıda bir kahvaltı yapıp içmeye günün mümkün olan en erken saatlerinde başlamak, harika bir plan gibi göründü bana. İçmeye fazla erken başladığım günler, biramdan aldığım her yudumla önceki gecenin gözümden kaçan saatlerine, yatay ilerleyen bir zaman çizgisi üzerine yapılan dikey bir atak gibi, dalışa geçiyorum sık sık. Belki zaman çizgisinde bir solucan deliği oluşturmak ümidiyle, belki de yalnızca biranın yarattığı ağırlığa inanmanın gücüyle. Asla kesin olarak bilemeyeceğiz, ancak kesin olarak bileceğimiz bir şey varsa o da kahvaltıda omlet ve kruvasan yiyeceğim. Böyle basit kahvaltılara bayılıyorum, yalnızca iki element; dünya kahvaltılarını yöneten iki element. Omlet yiyeyim, yumurtalar tok tutarken yediğim tuzlunun tadına varayım; şimdi bir de kruvasan yiyeyim de hem hamur işi yemeye devam etmiş olayım hem de reçelli olduğu için kan şekerime de küçük bir itiş vereyim. Şahane bir kombo, üstelik bunların yanında içilecek nitelikli bir filtre kahveyle insanın yakalayarak güne başlayabileceği harika tempoyu yalnızca alkol almaya, sarhoş olmaya harcayacak olmak, göğsümü kabartıyor. Nitekim böyle küçük şehirler gördüğümde hep bu kültürün yani alkolün, şarabın ve tütünün değerini bilme konusunda halkın alt eşiğe bile yaklaşamıyor olması, üzerimde hep bu alt eşiği geçmek insanlık borcumuzmuş da bunu yapmazsak bütün şehir olarak lanetlenecekmişiz gibi bir his yaratıyor. Bu yüzden kendi başıma oturup bu güzelliklere minnettarlığımı dile getirmeye bayılıyorum, hem vicdanım rahatlıyor hem de sarhoş oluyorum, haliyle rahatlayan birçok şey daha oluyor.

                Kahvaltım tamam olduğuna göre açıklamak istediğim bir gerçek var, bu şehre eskiden hükmederdim. Belediye başkanı olmaktan söz etmiyorum tabi; gece hayatına, sosyal hayata ve geri kalan her şeyine hükmederdim. Bunu bir süre önce bıraktım, bıraktıktan bir süre sonra da bu şehirde gereğinden uzun süredir yaşadığımı anladımsa da yapacak bir şey görünmüyordu. Ben de inime, mağarama veya kozama çekildim. Ortalarda görünmediğimde unutulacağımı biliyordum, öyle de oldu. Ancak bazı saplantılı hayranlar hala beni taklit etmekle ve ağzımdan kendileri için birkaç övgü çıkması için canla başla çalışmakla uğraşıyor. Tabi, egosunun böyle okşanmasına kimse hayır demez ancak insan huzur istediğinde ve bulamadığında bunun sorumlusu olmaya en yakın kim varsa ondan başlayarak bütün potansiyel sorumlular listesindekileri baştan aşağı dizdiği kuyunun içine son olarak bir varil de benzin döküp yakmak istiyor. Eminim Hitler bu fikri duysaydı, bu tarifi Alman mutfağına katmak için elinden geleni yapar, adına da Alman kebabı ya da SS kebabı falan derdi. Neyse ki artık böyle şeyler yalnızca insanın duygularının ne durumda olduğunu göstermek için yaptığı eforlar olarak kalıyor, gerçek eforlara dönüşmüyor; şu eğitimsiz dünyada en azından bu noktaya geldik, burnumuz sürte sürte.

                                                                                                                                            

Yorumlar