Park Halinde

 

Crowning with Thorns - Caravaggio, Received from wikiart.org

            Çıktığı pazardan uzaklaşmak sevdasıyla neredeyse başka bir gezegene gitmeye karar verecekti; imkanlarının el vermediğini, bütün galakside aranan bir kaçağın hayatının zor olacağını ve halasını bir daha görme ihtimalinin düşük olacağını düşünerek vazgeçmek zorunda kaldı.

            Aklının neden bu kadar havada olduğunu bilmiyordu, uyur gezer gibi dolaşıyordu sokaklarda; ne yaptığını, neden yaptığını bilmeden sürükleniyordu. Bu sürüklenmeyi alıkoyması gereken sorumlulukları ise çoktan birkaç jetin yakıtı olmuş gibi duman olmuşlardı.

            “Kendime daha çok vakit ayırmalıyım.”

            Geçirdiği aylar boyunca işe gidip gelmekten, uyuyup uyanmaktan ve acıkıp doymaktan başka bir şey yapmadığından bir keşişe dönmüştü. Büyük ümitlerle gelip uyum sağlayamadığı gezegenin derinliklerini de henüz hiç keşfetmemiş ne bir kulübe ne de bir bara gitmişti. Dışarı çıkıp bir şeyler içmek için bir sebep arıyordu, sorun da buydu ya, eğlenmeye sebep arayacak haldeydi.

            “Buraya park ettim, hem de yakıtım biterken!”

            Kendine tekrar yakıt almak ve yeniden çalışır hale gelebilmek için çabaladığı bir noktadaydı, kendiliğini çalıştırabilmesi için önce bir hiç olması, sonra o formda emek sarf etmesi gerektiğinden maden işine girmiş ve hayatındaki rutinleri teker teker yok ederek bir hiç olmuştu, tam da istediği gibiydi. Kafasını kaldırdığında gördüğü restoranın tabelasına bakınca içinde bir şeylerin çözülüp gittiğini, kafasının içindeki sis bulutunun dağıldığını ve gözünün önünü tekrar görebildiğini hissetti; tabelaya bir kez daha bakınca onu neyin cezbettiğini anladı. Tabeladaki “Dünya Mutfağı” yazısıydı bu.

            Büyük bir heyecanla içeri girdiğinde ilk sorduğu şey, hangi dünyanın yemeklerinden bahsettikleriydi. Ceketi de papyonu da mor olan komi çocuk, galakside bir tane dünya olduğunu, diğerlerinin de kendi isimleri olan gezegenler olduğunu Beyz’e açıkladı. Geçirdiği beyin sarsıntısından bu açıklama sayesinde kurtularak hemen bir masaya oturup menü istedi, heyecanından ne kadar hızlı okuduğunu düşünmeye başlayınca, aynı hızda, aslında hiç de böyle okumadığını düşündü.

            “O kadar aç da değildim, sanırım Dünya’yı özlemiştim sadece.” Yazarak attığı sosyal medya gönderisi global bir üne kavuşunca artık o restoranın adını hatırlaması için sebebi kalmayacaktı. Kuryeyle dağıtım yapan restoranların birçoğundan gelen teklifler sayesinde artık kılını kıpırdatmadan, kendi evinde ya da istediği herhangi bir yerde, istediği Dünya yemeğini yiyebiliyordu; kimse ondan para da istemiyordu.

            Gelecekteki güzel günlerin özlemiyle, geçmişini anmak için Adana kebap olup olmadığını sorunca karşısındaki garsonun yüzüne yayılan gülümseme, Beyz’in sorusu kadar gereksizdi; Dünya mutfağı sunan bir yerde tabii ki Adana kebap olmalıydı, ancak buraya ilk kez gelen birisi de Dünya’nın hangi yörelerinin hedef alındığını bilemezdi. Yemeğini beklerken televizyonda yayınlanan şampiyonlar ligi maçına takıldı gözü, aklı tekrar havalarda süzülmeye başlamıştı.

            “Dünya’dan ayrılmamalı mıydım? Baksana bir futbol maçını bile ne kadar özlemle izliyorum, ben futbolu sevmezdim bile! Belki de seviyordum, belki de sadece sevmediklerimin, beni itaat edecek bir araç olarak görenlerin içimde uyandırdığı kin yüzünden sevmemiştim. Belki de onların karakterlerini futbolculara yansıtmıştım; böylece onlara katlanabilirken futbola katlanamaz hale gelmiştim. Belki de futbolu hiçbir zaman sevmemiştim ama canım çok sıkıldığından futbol bile bana keyif vermeye başladı.”

            İştahının yavaş yavaş kaçtığını görünce neyi sevip neyi sevmediğini düşünmek yerine geleceğe dair hayaller kurmak istedi, aklı şimdi o kadar da havalarda süzülmüyordu.

            “Burada kazandığım parayla hiçbir yere varamayacağım, beni buraya getirdiği için bu işe minnettar olsam da artık ayrılık zamanı geldi. Hem çok vaktimi alıp hem az para ödemesi, bu işin sürdürülebilirliğini bitiriyor; konaklama imkânı bile sağlamıyorlar, Rus edebiyatındaki yoksullar gibi kazandığımın üç çeyreğini konaklamaya veriyorum. Halamdan da yardım almayacağıma göre buradan çıkınca biraz iş arayayım. İzin günümü bile alıyor şu çalıştığım iş…”

             

             

             

Yorumlar